30 Ocak 2009 Cuma

Gittim, gördüm ve döndüm ama yenişemedim kimseyle.


Ben inanılmaz tembel bir insanım. Kendime bir blog açtım binbir hevesle ama ayda iki kez falan yazar bir haldeyim. Bir aydır şehir dışındaydım. Bilgisayarım yoktu ve yazamadım doğal olarak. Ama bu bir bahane mi? Değil. İnsan isterse her koşulda yazar. Ama dedim ya ben tembelim diye. İçimden kıpırdamak bile gelmiyor. Zeitgeist belgeselini izledikten sonra mideme yerleşen bulantı bir türlü geçmiyor. Ne düşüneyim, ne yapayım bilemiyorum. What is the Matrix yahu? Eee artık evlenmekten de vazgeçtiğime göre çocuk da yapamıycam zaten bu dünyaya. Çipler mi taktıracak yavrum büyüdüğünde içine.Sisteme ters bir hareketinde tık kapatacaklar çipini. Bitti işte.

Oysa dünya masmavi bir gezegen. O kadar güzel ki. Sular, ağaçlar çiçekler, kuşlar var hala ama bombalar, silahlar, korkular, açgözlülük de bangır bangır coşmuş bir taraftan. Durum hiç iyi değil insanlar için. Birileri 2012 yi bekliyor Marduk çarpacak. Birileri sahte savaşlarla gırtlağımıza basmaya çalışıyor. Herkes işsizlikle uğraşıyor ama en çok seyredilen program insanların yemeklere pislik muamelesi yaptığı tv programları. Gerçek ve Hayal ayrımı kalmadı artık bu şebekeler sayesinde. Ülkemde olanları yazmama gerek yok. Herkes herşeyin farkında ama kimsenin umrunda değil. Korkudan tabi. Ne olmasını beklersin ki bu güvensiz ortamda zaten.

Mavi hap mı kırmızı hap mı diye soran kimse de yok!!!

Midem bulanıyor. Aşk bile boş geliyor artık. O da hep aynı sonla bitiyor zaten. Sanki hayatımdaki bütün erkekler aynı adama dönüşüyor zamanla. Ben de aynı cümleleri kuruyorum her ilişkinin sonunda. Dünyada olup bitenlere o kadar çok kafayı takıyorum ki nasıl bir hayat kurmalıyım. Karar veremiyorum.

Sadece yardım etmek anlamlı geliyor. Çocuklara, yaşlılara ve engellilere yardım etmek. Şimdilik bu rahatlatıyor biraz ruhumu. Başka da bir şey yok zaten. Yoksa var mı?